YARIM PORSİYON AYDINLIK
Başlığı “Yarım Porsiyon Aydınlık” olarak koydum ancak aşağıda sözünü edeceğim tip insanların “aydın”lıkla bence hiç ilgileri yok. Düşünmeden, bilgi sahibi olmadan yargılamayı, tanık olmadan ahkam kesmeyi bilenlerden aydın çıkması olası değil.
“Bizim insanımızdan bir şey olmaz!..”
“Bu ülkenin insanı adam olmaz!..”
“Nerede kötülük, cehalet, avantacılık, hırsızlık, v.b. varsa hepsi bu ülkede toplanmış…”
Daha ne kadar aşağılayıcı ve ne çok üzücü şeyle suçlanıyor bu toprakların insanları. Bu suçlamaları yapan kimseler nereye, kime, nasıl bakıyorlar ve sadece olumsuzlukları görüyorlar, hiç anlamıyorum… Acaba bütün bir toplumu karalayarak ve bu toplumun bir parçası olduklarını göz ardı ederek ve kendilerini toplum üstü görerek kendilerini yücelttiklerini mi zannediyorlar? Bunların çoğu bu ülkenin sınırlarının bir adım ötesini hiç görmedikleri halde,
“Ah, şimdi Avrupa’nın şurasında, Amerika’nın burasında bu rezillikleri görmek olası mı?.. Bu saygısızlıklara tanık olabilir misiniz hiç?” gibi bir de ahkam kesmezler mi? İşte en çok buna bayılıyorum.
Bırakın yurtdışını, bunlar ülkemizin bir iki büyük kenti ve birkaç ünlü kasabasından birkaçının dışında ülkenin hiçbir yerini görmedikleri halde Türkiye uzmanı kesilirler.
Ülkemizde gittikleri o kasabaları da beğenmezler ya aslında…
Bilmedikleri de yoktur!.. Her şeyi bilirler… Hani Cem Karaca’nın sözleri kendisine ait bir şarkısı vardır, der ki, hem de ne güzel der
“Her zamanki köşenizde
Her zamanki barınızın
Önünüzde viski ve havuç
Ve bir eliniz çenenizde
Kaşınız hafifçe yukarıda
Bakışlarınız ne kadar bilgiç
Hiçbir şey üretemeden
Sadece eleştirirsiniz
Sinemadan siz anlarsınız
Tiyatrodan, müzikten
Heykel, resim, edebiyat
Sorulmalı sizden
Ekmeğin fiyatını bilmezsiniz
Ama ekonomik politika
Karılarınızı döverken siz
Ne kadar bilimselsiniz
Bu yaz yine güneydeydiniz
Bol rakı, güneş ve deniz
Her şey bir harikaydı
Ancak yerli halkı beğenmediniz
Burda da orda da o aynı barlar
Hep o aynı yarım porsiyon aydınlık
Aynı çehreler, aynı laflar
Vallahi hiç değişmemişsiniz”
Acaba bu insanlar nerelere bakıyorlar? Kimleri gördüklerinde, birtakım olaylara tanık olduklarında anında bir genelleme yaparak tüm bir toplumu yargılama yetkisini kendilerinde bularak insanlarımızı aşağılıyorlar?
Bunu özellikle mi yapıyorlar?
Bilemiyorum!..
Bu insanlar bu güzelim, bu yaşanası 86 milyonluk ülkede inanılmaz derecede güzel işler de yapıldığını ve olağanüstü güzel insanların var olduğunu neden görmezler?
Buyurun birkaç örnek:
“Buzların Efesi”
İzmirli 13 yaşındaki Efe Çetiz, buz pateninde uluslararası şampiyonlukları bulunan başarılı bir sporcu. Her gün pistte antrenman yapan Çetiz, azmi ve bu branştaki yeteneğiyle dikkati çekiyor.
Dünya Basic Novice A Boys kategorisinde aldığı 23.03’lük teknik puanla minik erkeklerde adını dünya rekorları listesine yazdıran “buzların Efesi” lakaplı sporcu, hayallerini şöyle anlattı:
“Buz pateni bana kendimi iyi hissettiriyor. Aldığım madalyalar nedeniyle bana altın çocuk da diyorlar.
Yaşım küçük olduğu için henüz tüm şampiyonalara katılamıyorum ama büyüyünce önce gençlik olimpiyatlarına sonra da olimpiyatlara gitmek istiyorum. Türkiye’yi temsil etmek çok önemli. Ülkemin bayrağını dalgalandırmaya ve hep birinci olmaya çalışacağım.”

“Dahi piyanist”
İzmirli bir başka altın çocuk Kaan Turan da “absolut” yani mükemmel kulak adı verilen yeteneği sayesinde her sesin notasını çıkarabildiği için “dahi piyanist” olarak anılıyor.
Son katıldığı İtalya’daki Uluslararası Tadini Müzik Yarışması’nda elde ettiği derecenin ardından popülaritesi artan Turan, 6 yaşında tanıştığı piyano ile en çok Sergey Rahmaninov ve Frederic Chopin’in eserlerini çalıyor.
Piyanonun hayatı için vazgeçilmez olduğunu vurgulayan Turan, büyüdüğünde mutlaka fizik veya tıp alanında bir meslek sahibi olmayı hedefliyor.

Balıkesir’in Burhaniye ilçesinden 14 yaşındaki Muhsine Gezer de özel sporcular atletizm alanında uluslararası başarılara imza atmaya devam ediyor.
Gezer’in 4 yıllık spor yaşamında birçok birinciliğin yanı sıra Avrupa şampiyonluğu da bulunuyor.

İstanbullu Işık Can da ilkokul 1. sınıfta başladığı satrançta 2017’de katıldığı Silverlake turnuvasında 2300 ELO barajını aşarak FM (FIDE master) unvanına en erken ulaşan Türk sporcu oldu.

Çin’in başkenti Pekin’de düzenlenen Uluslararası Robot Şampiyonası’nda dünya birinciliği ödülü kazanan takımdan 13 yaşındaki Efe İnan, buluşlarıyla Türkiye’nin bilimine katkı sunmayı hedefliyor.

Mersin’de Isabelle Özdemir’in öğrencisi olarak konservatuvar eğitimi alan 12 yaşındaki İdil Olğar da henüz 6 yaşında başladığı kemana, büyük bir aşkla sarılmaya devam ediyor.
İlk solo konserini 2 yıl önce Kuşadası Belediyesi Oda Orkestrası eşliğinde veren Olğar, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın düzenlediği Ulusal Genç Yetenekler Yarışması’nda da solist olarak sahne almaya hak kazandı.
Olğar, geçen yıl Slovakya’nın Dolny Kubin şehrinde düzenlenen Talents for Europe Keman Yarışmasında üçüncü olarak dikkatleri üzerine toplarken, Çekya’nın Prag şehrinde düzenlenen “Ph Dr Josef Micka Uluslararası Keman Yarışmasında” da ikinci oldu.
Bu yarışmada “Ph Dr Josef Micka” adına düzenlenen özel ödüle layık görülen genç kız, büyük alkış aldı.

Henüz 12 yaşındayken İtalya’da düzenlenen 13. Uluslararası Enrico Mercatali Klasik Gitar Yarışması’nda birinci olarak adından söz ettiren 14 yaşındaki gitarist Aylin Çelik, genç yaşına önemli başarıları sığdırmaya devam ediyor.
Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın tam zamanlı öğrencisi olan ve gitar çalışmalarına Doktor Öğretim Üyesi Mehmet Özkanoğlu ile devam eden Çelik, Romanya’da düzenlenen 21. Uluslararası Eduard Pamfil Klasik Gitar Yarışması’nda birinci, Bulgaristan’da düzenlenen Uluslararası Pleven Gitar Yarışması’nda da ikinci olarak başarılarını tescilledi.
Çelik, geçen yıl düzenlenen 16. Mersin Uluslararası Müzik Festivali’nde aldığı “Prof. Nevit Kodallı Genç Yetenek Ödülü” ile yoluna devam ederken, yurt genelindeki konserlerde solist olarak sahne alarak bu alandaki tecrübesini de geliştiriyor.

Kayseri’de yaşayan 10 yaşındaki Cemre Ateş de hobi olarak başladığı yüzme sporunda son 4 yılda 14 madalya kazanarak, yaşından daha fazla ödül almanın mutluluğunu yaşadı.
Damar kuruluğu nedeniyle görme yetisini kaybetmesine rağmen asla pes etmeyerek takdirleri üzerine toplayan Ateş, elde ettiği başarılı sonuçlarla milli takım kampına kadar seçilme başarısı göstermenin yanında, madalyalarla süslediği yüzme serüvenini Avrupa ve dünya şampiyonalarına taşımayı da hedefliyor.

Diyarbakır’ın Sur ilçesinde yaşayan 12 yaşındaki Muhammed Emin Battal da izlediği bir aksiyon filminden etkilenerek, 3 yıl önce annesinin izniyle kick boks kursuna kayıt yaptırdı.
Eğitimini sürdürürken hayranı olduğu ABD’li efsane boksör Muhammed Ali ve ABD’li eski ağır sıklet boks şampiyonu Mike Tyson’ın maçlarının görüntülerini izleyen Battal, kimi zaman spor salonunda kimi zaman da evde yaptığı antrenmanlarla kendini geliştirdi.
Battal, ilk başarısını 2016’da Çorum’da düzenlenen Okullar Kick Boks Türkiye Birinciliği için Diyarbakır’da gerçekleştirilen elemelerde küçüklerde il birincisi seçilmesiyle elde etti.
Çorum’da düzenlenen şampiyonada Türkiye 3’üncüsü olan Battal, 2017’de Antalya’da düzenlenen 2. Uluslararası Türkiye Açık Kick Boks Turnuvası’nda birincilik elde etti. Son olarak bu yıl Antalya’da düzenlenen Türkiye Açık Kick Boks Turnuvası’nda şampiyon olan Battal, bugüne kadar iki altın, bir bronz madalya sahibi oldu.
Elâzığ’da miniklerde 3-11 Temmuz’da düzenlenecek Türkiye Kick Boks Şampiyonası’na katılmak için hazırlıklarını sürdüren Battal’ın hedefi dünya şampiyonu olmak.
TÜRK BİLİM KADINLARI
- Özlem Türeci; BioNTech kurucusu, Türk-Alman bilim insanı.
- Safiye Ali (1891-1952) Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın tıp doktoru ve tıp eğitimcisidir.
- Müfide Küley (1899-1995) İlk Kadın Klinik Profesörü, İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Kliniği Gastroenteroloji Bölümü kurucusudur.
- Hatice Bodur (1902-1993) Dr. Hatice Bodur’un ulusal ve uluslararası kapsamda, fiziksel tıp rehabilitasyon, romatoloji, elektronöromiyografi alanlarında pek çok yazarlık, konuşmacılık, kurs eğiticiliği deneyimi bulunmaktadır. TRASD çok merkezli çalışmalar ve Biyolojik ve Hedefe Yönelik Sentetik Hastalık Modifiye Edici İlaçlar kayıt sitemi proje yürütücüsüdür.
- Kâmile Şevki Mutlu (1906-1987) Türkiye’nin ilk kadın patoloğu olarak 1945’te Ankara Üniversitesine bağlı olarak kurulan Tıp Fakültesinde, Histoloji ve Embriyoloji Kürsüsünü ve Enstitüsünü kurmuştur.
- Fatma Perihan Çambel (1909-1987) 1947 yılında Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumunun kuruluşuna öncülük etmiştir.
- Asuman Baytop (1920-2015) Farmakognozi alanında akademik derece alan ilk Türk kadınıdır. Türkiye florasının keşfedilmesinde önemli rol oynamış ilk Türk kadın botanikçilerindendir.
- Ayhan Okçuoğlu Çavdar (1930-2019) Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdikten sonra, aynı üniversitede Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kürsüsünde ihtisas yapmıştır.
- Türkan Saylan (1935-2009) Çalışmaları sayesinde 15 yıl içinde Türkiye’de cüzzam hastalığı tamamen bitmiştir. Uluslararası Lepra Birliği’nin (ILU) kurucu üyesi ve Avrupa Dermato-Veneroloji Akademisinin ve Uluslararası Lepra Derneğinin de üyesi olmuştur.
- Halide Edip Adıvar (1884-1964) Türk yazar ve siyasetçi.
- Afet İnan (1908-1985) Türk sosyolog.
- Behice Boran (1910-1987) Türk siyasetçi ve sosyolog.
- Jale İnan (1914-2001) Türk arkeolog.
- Halet Çambel (27 Ağustos 1916, Berlin – 12 Ocak 2014, İstanbul) Arkeolog.
Hattuşaş‘ın bulunduğu Boğazköy’de, stajyer olarak başladığı kazıları hayatı boyunca sürdüren Halet Çambel, bilim dünyası tarafından “Hitit hiyerogliflerinin çözüldüğü yer” olarak tanınan Karatepe-Arslantaş Höyüğü‘nde Türkiye’nin ilk açık hava müzesini kurmuştur. Karatepe kalıntılarının ortaya çıkarılmasına ve Hitit dilinin çözülmesine katkısı büyüktür.[3]
Türkiye’yi eskrim dalında temsil ederek Suat Fetgeri Aşeni ile birlikte “Olimpiyatlara katılan ilk Türk kadın sporcu” unvanını kazanmıştır.
- Feryal Özel (1975-) Tarihin ilk kara delik fotoğrafını çeken ekipte yer almıştır. NASA Astrofizik Komitesi Başkanı olarak görev yapmaktadır.
- Muazzez İlmiye Çığ (1914), Türk sümerolog.
- Canan Dağdeviren (1985) 10 saniyede cilt kanserini teşhis eden dövme benzeri bir cihaz geliştirmiştir. Ayrıca Harvard Üniversitesi Genç Akademi üyeliği bulunan ilk Türk’tür.
- Naşide Gözde Durmuş (1985) Kanserin erken teşhisi üzerine yaptığı çalışmalar ile adını duyurmuştur. MIT tarafından “tıpta çığır açan lider” olarak tanımlanmıştır.
- Özlem Türeci (1967) Koronavirüs aşısını geliştiren BionTech’i eşi Uğur Şahin ile birlikte kurmuştur. Dünyanın sayılı kanser araştırmalarını yönetmektedir.
- Burcu Özsoy (1976) Antarktikaya giden ilk Türk kadın bilim insanıdır. Araştırmaları Mars konulu uzay çalışmalarına da ışık tutmaktadır.
- Engin Arık (1948-2007) Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi CERN’de Türk bilim insanlarının da çalışması için bir ekip yönetmiştir. Türkiye’nin toryum elementi açısından zengin olduğunu savunmuştur, bu elementin nükleer santrallerde kullanılması için çalışmıştır.
- Remziye Hisar (1902-1992) Anadolu’da ve Bakü’de öğretmenlik yapmıştır. Ardından Nobel ödülünü alan ilk kadın Madam Curie’nin öğrencisi olmuştur. Curie’nin asistanlık teklifini reddedip Türkiye’ye dönmüştür. İTÜ ve İÜ’de çalışmalar yapmıştır.
- Hatice Nüzhet Gökdoğan (1910-2003) 1936’da İTÜ’nin ilk kadın akademisyeni olmuştur. Gökdoğan’ın İstanbul Üniversitesi’nde tamamladığı tez, üniversitede yapılan ilk tez olduğu için 1 numara ile kaydedilmiştir.
- Dilhan Eryurt (1926-2012) 1973 yılında ODTÜ Fizik Bölümü bünyesinde Astrofizik Anabilim Dalı’nı kurmuştur.
- Fatma Şenel Boydağ (1947-2007) Türk Hızlandırıcı Merkezi Teknik Tasarımı ve Test Laboratuvarları Proje Ekibinde yer almıştır.
- Müge Çevik – bulaşıcı hastalıklar alanında araştırma yapan Türk hekim
TIP BİLİMİNE YÖN VEREN 100 TÜRK
Turkishtime tarafından hazırlanan “Tıp Bilimine Yön Veren 100 Türk” araştırması ve kitabı, araştırmaları, buluşları ve tedavi yöntemleri dünyada yankı doğuran tıp insanlarımızı bir araya getiriyor.
Turkishtime tarafından Sanko Holding sponsorluğunda hazırlanan kitap, yurtdışında Harvard, Yale, John Hopkins University, University of Chicago gibi dünyanın önde gelen bilim kurumlarında ve yurtiçinde de ülkemizin bu alanda en başarılı kurumlarında araştırma yapan başarılı Türk tıp insanlarının öykülerini anlatıyor.
*Tüm değerler, çalışmanın başladığı Mayıs 2018’e göre girilmiştir.
TIP DÜNYASINA DAMGA VURAN TÜRKLER
https://www.philips.com.tr/a-w/anasayfa/damga-vuranlar.html
TÜRK RESİM SANATININ BÜYÜLÜ DÜNYASI
20 ÖNEMLİ TÜRK RESSAM VE ESERLERİ
Türkiye’nin zengin kültürel mirasını ve tarihi derinliğini yansıtan Türk resim sanatı, baş döndürücü bir çeşitlilik ve renk paleti sunar. Bu yazıda, Osman Hamdi Bey’den İnci Eviner’e kadar 20 önemli Türk ressam ve onların etkileyici eserlerini inceleyeceğiz. Türk ressamların geleneksel motiflerle modern sanat akımlarını nasıl harmanladığına şahit olacak, eserlerin ardındaki hikayeler ve sanatsal yaklaşımları keşfedeceksiniz. Bu büyülü dünyaya adım atarak Türk resim sanatının benzersiz güzelliklerini deneyimleyin.
İşte eşsiz Türk ressamlar rehberi:
OSMAN HAMDİ BEY (1842-1910)

Osman Hamdi Bey, 19. yüzyılın sonlarında yaşamış, Türk resim sanatının öncülerinden kabul edilen önemli bir ressamdır. Aynı zamanda arkeolog, müzeci ve entelektüel bir kişilik olarak da bilinir.
Osman Hamdi Bey’in en ünlü eseri ‘Kaplumbağa Terbiyecisi’ adlı tablosudur. Bu tablo, Osmanlı İmparatorluğu’nun dönüşüm sürecini ve çağdaşlaşma çabalarını simgelemektedir.
ŞEKER AHMET PAŞA (1841-1907)

Şeker Ahmet Paşa, Türk resim sanatının önemli temsilcilerindendir. 19. yüzyılın sonlarına doğru yaşamış olan Şeker Ahmet Paşa, peyzaj ve natürmort resimlerindeki başarısıyla ünlüdür.
İstanbul ve Paris’te eğitim alan ressam, batı sanatının etkisinde kalarak realizm akımının Türkiye’deki temsilcilerinden biri olmuştur.
İBRAHİM ÇALLI (1882-1960)

İbrahim Çallı, Türk resim sanatında önemli bir yere sahip olan 20. yüzyılın başlarında yaşamış olan bir ressamdır. Eserlerinde, Türk kültürü ve coğrafyasına özgü motiflere sıkça yer verir.
İbrahim Çallı’nın en ünlü eseri ‘Çıplak’, Türk resim sanatında çıplaklık temasının işlendiği ilk eser olarak kabul edilir.
HİKMET ONAT (1882-1977)

Hikmet Onat, Türk resim sanatında peyzaj resimlerinde büyük başarılara imza atan bir ressamdır. 20. yüzyılın başlarında yaşamış olan Hikmet Onat, Türk peyzajının güzelliklerini ve renklerini başarıyla yansıtmıştır.
Eserlerinde, Türk kültürü ve geleneklerine özgü motiflere de yer verir.
FEYHAMAN DURAN (1886-1970)

Feyhaman Duran, Türk resim sanatının portre alanında önemli başarılara imza atan bir ressamdır. 20. yüzyılın başlarında yaşamış olan Feyhaman Duran, Türk ve Osmanlı entelektüellerinin ve devlet adamlarının portrelerini yaparak ün kazanmıştır.
Duran’ın en ünlü eseri ‘Mustafa Kemal Atatürk’ portresidir. Bu eser, Atatürk’ün liderliğinde gerçekleşen Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecini ve onun kişiliğini yansıtan önemli bir yapıttır.
ABİDİN DİNO (1913-1993)

Abidin Dino, Türk resim sanatında soyutlama ve dışavurumculuk akımlarının öncülerinden biri olarak kabul edilir. 20. yüzyılın ortalarında yaşamış olan Abidin Dino, eserlerinde insanın iç dünyasını, duygularını ve hayallerini başarıyla yansıtmıştır.
Dino’nun en ünlü eserlerinden biri olan ‘Göç’ tablosu, göçmenlerin yaşadığı acı ve hüzün dolu anları anlatır.
BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU (1911-1975)

Bedri Rahmi Eyüboğlu, Türk resim sanatında modernist bir yaklaşımla eserler veren önemli bir ressamdır. 20. yüzyılın ortalarında yaşamış olan Eyüboğlu, Türk kültürü ve geleneklerine özgü motiflerle batı sanatı akımlarını birleştirerek özgün bir üslup geliştirmiştir.
Eyüboğlu’nun en ünlü eseri ‘Balıkçılar’ adlı tablosudur.
EREN EYÜBOĞLU (1913-1988)

Eren Eyüboğlu, Türk resim sanatında soyut ve dışavurumcu eserler veren bir ressamdır. 20. yüzyılın ortalarında yaşamış olan Eren Eyüboğlu, eşi Bedri Rahmi Eyüboğlu ile birlikte Türk kültürü ve geleneklerine özgü motiflerle batı sanatı akımlarını başarıyla harmanlamıştır.
Eyüboğlu’nun en ünlü eseri ‘Anadolu’ adlı tablosudur.
NEŞ’E ERDOK (D. 1940)

Neş’e Erdok, Türk resim sanatında figüratif ve dışavurumcu eserler veren önemli bir ressamdır. 20. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış olan Erdok, eserlerinde insan figürlerini ve günlük yaşamın detaylarını başarıyla işlemiştir. Erdok’un en ünlü eseri ‘Sokak Çocukları’ adlı tablosudur.
BURHAN DOĞANÇAY (1929-2013)

Burhan Doğançay, Türk resim sanatında soyut ve geometrik eserler veren önemli bir ressamdır. 20. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış olan Doğançay, eserlerinde günlük yaşamın detaylarını ve çevresindeki yapıları başarıyla yansıtmıştır.
Doğançay’ın en ünlü eseri ‘Duvarların Dili’ serisidir. Bu seri, şehirlerin duvarlarında bulunan afişler, yazılar ve grafitiler gibi unsurları ele alarak dönemin sosyal ve kültürel atmosferini yansıtmaktadır.
NURİ İYEM (1915-2005)

Nuri İyem, Türk resim sanatının önemli figüratif ressamlarından biridir. 20. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış olan İyem, eserlerinde genellikle Anadolu köylüsü ve kadınlarını konu alır. İyem’in en ünlü eseri ‘Eminönü’ tablosudur.
Bu eser, İstanbul’un tarihi ve kültürel zenginliğini anlatırken, aynı zamanda şehrin günlük yaşamının detaylarına da değinir.
DEVRİM ERBİL (D. 1937)

Devrim Erbil, Türk resim sanatında soyut ve peyzaj eserler veren önemli bir ressamdır. 20. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış olan Erbil, eserlerinde Türk kültürü ve geleneklerine özgü motiflerle batı sanatı akımlarını başarıyla harmanlamıştır.
Erbil’in en ünlü eseri ‘İstanbul’ adlı tablosudur. Bu eser, İstanbul’un tarihi ve kültürel zenginliğini yansıtırken, aynı zamanda şehrin coğrafi güzelliklerine de vurgu yapar.
FİKRET MUALLÂ (1903-1967)

Fikret Muallâ, Türk resim sanatında dışavurumcu eserler veren önemli bir ressamdır. 20. yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan Muallâ, eserlerinde insanın iç dünyasını, duygularını ve hayallerini başarıyla yansıtmıştır.
Muallâ’nın en ünlü eseri ‘Kahvehane’ adlı tablosudur. Bu eser, dönemin sosyal ve kültürel atmosferini ve insanların günlük yaşamlarını başarıyla anlatır.
EROL AKYAVAŞ (1932-1999)

Erol Akyavaş, Türk resim sanatında soyut ve dışavurumcu eserler veren önemli bir ressamdır. 20. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış olan Akyavaş, eserlerinde İslam kültürü ve geleneklerine özgü motiflerle batı sanatı akımlarını başarıyla harmanlamıştır.
Akyavaş’ın en ünlü eseri ‘Süleymaniye’ adlı tablosudur. Bu eser, İstanbul’un tarihi ve kültürel zenginliğini yansıtırken, aynı zamanda Süleymaniye Camii’nin mimari güzelliklerine de vurgu yapar.
KOMET (1941-2022)

Komet, gerçek adı Mehmet Komet olan, Türk resim sanatında figüratif ve dışavurumcu eserler veren önemli bir ressamdır. 20. yüzyılın ikinci yarısında doğmuş olan Komet, eserlerinde insan figürlerini, duygularını ve hayallerini başarıyla işlemiştir.
Komet’in en ünlü eseri ‘Mavi Adam’ adlı tablosudur. Bu eser, insanın iç dünyasını ve yaşamın renklerini anlatırken, aynı zamanda dönemin sosyal ve kültürel atmosferini yansıtmaktadır.
SELMA GÜRBÜZ (1960-2021)

Selma Gürbüz, Türk resim sanatında figüratif ve soyut eserler veren önemli bir ressamdır. 20. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış olan Gürbüz, eserlerinde kadın figürlerini, doğa ve hayvan motiflerini başarıyla işlemiştir.
Gürbüz’ün en ünlü eseri ‘Kumru’ adlı tablosudur. Bu eser, doğanın güzelliklerini ve yaşamın renklerini yansıtırken, aynı zamanda kadının güç ve zarafetini de anlatır.
SÜLEYMAN SAİM TEKCAN (D. 1940)

Süleyman Saim Tekcan, Türk resim sanatında soyut ve peyzaj eserler veren önemli bir ressamdır. 20. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış olan Tekcan, eserlerinde Türk kültürü ve geleneklerine özgü motiflerle batı sanatı akımlarını başarıyla harmanlamıştır.
Tekcan’ın en ünlü eseri ‘Yansımalar’ adlı tablosudur. Bu eser, doğanın güzelliklerini ve yaşamın renklerini yansıtırken, aynı zamanda Türk kültürünün zenginliğine de vurgu yapar.
TANER CEYLAN (D. 1967)

Taner Ceylan, Türk resim sanatında hiperrealist eserler veren önemli bir ressamdır. 20. yüzyılın sonlarında yaşamış olan Ceylan, eserlerinde insan figürlerini ve günlük yaşamın detaylarını son derece gerçekçi bir şekilde işlemiştir.
Ceylan’ın en ünlü eseri ‘Kayıp Ressam’ adlı tablosudur. Bu eser, dönemin sosyal ve kültürel atmosferini ve insanların günlük yaşamlarını başarıyla anlatır.
CANAN TOLON (D. 1955)

Canan Tolon, Türk resim sanatında soyut ve dışavurumcu eserler veren önemli bir ressamdır. 20. yüzyılın sonlarında yaşamış olan Tolon, eserlerinde doğanın güzelliklerini ve yaşamın renklerini başarıyla yansıtmıştır.
Tolon’un en ünlü eseri ‘Zamanın İzleri’ adlı tablosudur. Bu eser, zamanın geçişini ve doğanın sürekli değişimini anlatırken, aynı zamanda insanın iç dünyasını ve duygularını da yansıtmaktadır.
İNCİ EVİNER (D. 1956)

İnci Eviner, Türk resim sanatında figüratif ve dışavurumcu eserler veren önemli bir ressamdır. Yaşamı 20. yüzyılın ikinci yarısında başlayan Eviner, eserlerinde insan figürlerini, sosyal ve politik konuları başarıyla işlemiştir.
Eviner’in en ünlü eseri ‘Kolektif Hafıza’ adlı tablosudur. Bu eser, tarihin ve toplumların ortak hafızasını ve yaşadığı travmaları anlatırken, aynı zamanda insanın iç dünyasını ve duygularını da yansıtmaktadır.
Bittti mi? HAYIR…
TÜRK RESİM SANATINA BÜYÜK KATKI SAĞLAYAN 25 RESİM SANATÇISI
1. REFİK FAZIL EPİKMAN
2. TURGUT ZAİM
3. NURULLAH BERK
4. EŞREF ÜREN
5. HALİL DİKMEN
6. ORHAN PEKER
7. NEŞET GÜNAL
8. CEVAT DERELİ
9. NURİ ABAÇ
10. CİHAT BURAK
11. ŞEFİK BURSALI
12. MEHMET YÜCETÜRK
13. ARSLAN GÜNDAŞ
14. ŞADAN BEZEYİŞ
15. ŞEREF AKDİK
16. DURAN KARACA
17. FİKRET OTYAM
18. DİNÇER ERİMEZ
19. MUSTAFA AYAZ
20. NEDİM GÜNSÜR
21. MÜRŞİDE İÇMELİ
22. ERCÜMENT KALMIK
23. İBRAHİM BALABAN
24. KAYIHAN KESKİNOK
25. RAMİZ AYDIN
Ve daha niceleri…
XXXX
Klasik Batı Müziği alanında dünya çapındaki sanatçılarımıza ne demeli? İşte bunlardan birkaç örnek:
TÜRK BEŞLERİ
Özellikle Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminde eserleriyle kendilerinden söz ettirmiş aşağıdaki beş Klasik Batı Müziği bestecisini bir arada tarif etmek için kullanılan uluslararası bir deyimdir. Türk müziği için çok önemlidirler. Bu kişiler:
AHMET ADNAN SAYGUN (7 eylül 1907, izmir – 6 ocak 1991, istanbul)

Türk Beşleri arasında yer alan Klasik müzik bestecisi, müzik eğitimcisi ve etnomüzikologdur.
Türk müzik tarihinde Türk Beşleri olarak anılan bestecilerden birisi olan Saygun, ilk Türk operasının bestecisidir ve “Devlet sanatçısı” ünvanını alan ilk sanatçıdır. Cumhuriyet Dönemi Türk müziğinin en çok seslendirilen eserlerinden “Yunus Emre Oratoryosu” en önemli yapıtıdır.
ULVİ CEMAL ERKİN (14 Mart 1906 – 15 Eylül 1972)

Besteci ve eğitimcidir. Türk Beşleri arasında yer alır.
Erkin, opera dışında hemen bütün formlarda yapıtlar vermiş verimli bir bestecidir. Besteciliğin yanı sıra orkestra şefliği, piyano öğretmenliği ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında açılan müzik kurumlarında yöneticilik yaparak “müzik devrimi”nin sevilmesi ve yaygınlaştırılması konusunda öncülük etmiştir.[1] Müzik tarihinde Türk Beşleri adıyla anılan sanatçılar arasında yer alır. 1971 yılında devlet sanatçısı unvanı ile onurlandırılmıştır.
CEMAL REŞİT REY (24 Eylül 1904, Kudüs – 7 Ekim 1985, İstanbul)

Besteci, piyanist, eğitimci ve orkestra şefidir.
Türkiye’de klasik müziğin kuruluşuna öncülük etmiş müzisyenlerdendir. Cumhuriyet tarihinin ilk kuşak bestecilerinden biri olarak Türk Beşleri arasında yer alır. Konçertoları, senfonik şiirleri ve başka orkestra yapıtları da olan Rey, Onuncu Yıl Marşı, Lüküs Hayat operetinin de sahibidir. Sonradan İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’na dönüşen İstanbul Şehir Orkestrası’nın kurucusudur.
HASAN FERİT ALNAR (11 Mart 1906 – 26 Temmuz 1978)

Bestecidir. Türk Beşleri arasında yer alır.
Çok Sesli Türk müziği girişiminin ürünü öncü beş Türk bestecisinden birisidir. Klasik Türk müziği ögeleriyle Batı müziği tekniklerini bağdaştırma çalışmalarıyla tanınır. Kanun ve Yaylı Sazlar Orkestrası İçin Konçerto, Viyolonsel Konçertosu en önemli eserlerindendir.
1946- 1952 yıllarında Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası şefi, 1955-1960 yılları arasında Devlet Tiyatroları bünyesindeki Ankara Operası’nın Genel Müzik Müdürü olarak görev yaptı. 1961 yılında emekli olduktan sonra bir süre Viyana’da yaşayan ve Orta Avrupa kentlerinde konserler yöneten Alnar, 1964’te Ankara’ya dönerek 1978’deki ölümüne kadar Ankara Devlet Konservatuvarı’nda armoni, form bilgisi ve orkestralama dersleri vermiştir.
NECİL KAZIM AKSES (6 Mayıs 1908, İstanbul – 16 Şubat 1999, Ankara)

Bestecidir.
Çağdaş Türk müziğinin kurucu ve öncü kuşağı olan ve Türk Beşleri olarak tanınan grubun üyesidir. “Ankara Kalesi” adlı senfonik şiiri, “Minyatürler” adlı solo piyano eseri, keman ve viyola konçertoları, orkestra için “Konçerto” ve “Ballad”ı, beş senfonisi ve yaylılar için dört değerli kuarteti başlıca yapıtları arasındadır.
Ankara Devlet Konservatuvarı’nın kurulmasında rol almış, 1948’de bu kurumun müdürlüğünü yapmış, iki kere Ankara Devlet Opera ve Balesi müdürlüğü görevinde bulunmuştur. 1971 yılında Devlet Sanatçısı unvanı verilen ilk 11 sanatçıdan biridir.
SEMİHA BERKSOY

1910 doğumlu sanatçı, devlet bursu ile gittiği Berlin Devlet Yüksek Müzik Akademisi Opera Bölümünü birincilikle bitirmişti. İlk Türk kadın opera sanatçımız aynı zamanda Avrupa’da sahne alan ilk Türk opera sanatçısıydı. 1934 yılında ilk Türk operası Özsoy’da başroldeydi. Ankara’da ilk profesyonel opera gösterisi 1941 yılında gerçekleşen Tosca operasıydı ve Semiha Berksoy burada ünlü Alman sanatçı Karl Ebert yönetiminde oynadı. 1946’da Karl Ebert’le birlikte Ankara Devlet Operasının kuruluşunda görev aldı. 1999 yılında ‘New York City Lincoln Center’da arya söylediği sırada 89 yaşındaydı. 94 yaşında hayata veda eden sanatçı babasının konservatuarı bırakmasını telkin ettiği mektuba 18 yaşında iken şu cevabı yazmıştı: “Benim ruhumu sürükleyen, bende alev haline geçen bir şey var; o da sanat aşkıdır, bunu bilesiniz… Ölsem de mezarımda selvi ağaçları söyler.”
İDİL BİRET

Müzik konusunda özel yeteneği olan çocukların devlet bursuyla yurt dışında eğitim görmelerini sağlayan “Harika Çocuklar Yasası”nın çıkarılma nedenlerinden biriydi İdil Biret. Müzik alanında harika bir çocuktu çünkü piyanosunda Bach girişlerini çalmaya başladığında henüz 4 yaşındaydı. 8 yaşında Paris Radyosunda ilk konserini verdi. 15 yaşında ilgili dallarda Paris Ulusal Konservatuarını birinci olarak bitirdi. Amerika’dan Rusya’ya Tokyo’dan Fransa’ya verdiği yüzlerce konserle ve aldığı ödüllerle müzik hayatı hep başarılarla devam etti. Dahi dedirtecek kadar iyi bir belleğe sahipti, bu niteliği ona “dünyanın en geniş repertuvarlı piyanisti” ünvanını da getirmekte gecikmedi.
SUNA KAN

Adına yasa çıkarılan iki çocuktan biri Suna Kan’dı. Ankara Devlet Konservatuarında okurken verdiği ilk resitalinde harika bir çocuk olduğu görüldü ve Paris’e gönderildi. Birincilikle bitirdiği okulun ardından uluslararası yarışmalarda dereceler kazandı. Ülkesine döndüğünde Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasında solist ve başkemancı olarak görev aldı. Ulvi Cemal Erkin’den Ahmet Adnan Saygun’a Türk bestecilere ait repertuvarın önde gelen keman yorumcularından biri oldu. 2017 yılında rahatsızlığından ötürü “Kemanın kutusunu bu dünyadan gidinceye kadar kapattım.” açıklamasını yapan sanatçının adı Ankara Devlet Konservatuvarlılar Derneğince uluslararası keman yarışmasına verildi.
PEKİNEL KARDEŞLER

Dünyaca ünlenmiş tek yumurta ikizleri Güher ve Süher Pekinel ilk piyano eğitimlerini annelerinden almış, henüz 6 yaşında dönemin cumhurbaşkanı önünde konser vermişlerdi. Türkiye’de aldıkları eğitimin ardından 1963 yılında devlet bursu ile Fransa’ya giden sanatçı kardeşler Almanya ve Amerika’da eğitimlerini devam ettirdiler. Dünyanın dört bir yanında ünlü orkestralar ile konserler verdiler. Birlikte sahne aldıklarında birbirlerini görmeyecek şekilde konumlanan piyanistler ödüllerle dolu uluslararası kariyerlerinde sosyal sorumluluk projelerine büyük yer ayırıyorlar. Anadolu’da keman virtüözü olabilecek “harika çocuk”ların arayışına girdikleri bir projeyi şöyle açıklamışlardı: “Yüksek yeteneğe sahip ve ne yapacağını bilemeyen çocukları alıp kanatlandırmayı ve doğru kanallara doğru yönlendirmeyi hedefliyoruz.”
LEYLA GENCER

1950 yılında başlamıştı kariyeri… Ankara Devlet Operasındaki resitallerini izleyenler arasında Tito da vardı Şah Rıza Pehlevi de Harry Truman da vardı Kral Hüseyin de… Türkiye ile İtalya arasında “Kültür Antlaşması” imzalanmıştı ve Roma’ya ilk defa bu kapsamda 1953 yılında bir konser vermek için gitti. Bundan sonra dünyada Leyla Gencer rüzgârı esmeye başladı. Yeteneği ve azmi sayesinde La Traviata Operasında Maria Callas’ın rolünü aldı, efsanevi La Scala Tiyatrosunda sahneye çıktı, Toscanini hayatını kaybettiğinde cenazesinde Verdi’nin Requiem’ini seslendiren soprano ses de o oldu. Büyük klasik bestecilerin hiç sahnelenmemiş eserlerinde oynadı, Batılı bestecilerin kendi halklarının unuttuğu bestelerini seslendirdi. Darphane Müdürlüğü tarafından “1000 Yılın Türkleri Özel Koleksiyonu”nda adına gümüş hatıra para basılan kişiler arasındaydı. Ankara Opera Sahnesi önündeki anıtına bakan herkesin ortak fikri heykeli dikilecek bir sanatçı olmasıydı.
AYLA ERDURAN

Saray Sineması’nda 10 yaşında kemanıyla verdiği ilk konserinde bütün eserler bitene kadar gözlerini kapalı tutmuş, son eserin bitişiyle gözlerini tekrar açtığında ise o sahneyi bir daha unutamamıştı. Salonu dolduran seyircilerin hepsi karşısında ağlıyordu; bundan sonraki bütün konserlerini gözlerini kapatarak verdi. Ayla Erduran Paris Ulusal Konservatuarında öğrenim gördü ve dünyaca ünlü keman öğretmenlerinden eğitimler aldı. Ulvi Cemal Erkin’e ait keman konçertosunu bestecisi yönetiminde Brüksel’de Belçika Kraliçesi Elizabeth’in de katıldığı bir konserde çaldı. Anadolu’dan Orta Doğu’ya, Amerika’dan Afrika’ya verdiği konserlerde insanlara hem klasik batı müziğinin hem de Türk bestecilerin eserlerini taşıdı.
VERDA ERMAN

1948 yılında çıkarılan “Harika Çocuklar Yasası”nın kapsamı 1956 yılında 6660 sayılı yasa ile genişletilmişti. Yeni yasanın adı “Güzel Sanatlarda Fevkalade İstidat Gösteren Çocukların Devlet Tarafından Yetiştirilmesi Hakkında Kanun” oldu ve bu kapsamda keşfedilen çocuklardan biri de geleceğin piyano virtüözlerinden olan Verda Erman’dı. 1957 yılında eğitim almak üzere Paris’e gönderildi. Ülkesine geri döndüğünde Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının solist sanatçısı oldu. Dünyanın dört bir yanında ünlü orkestralarla birlikte övgüyle söz edilen yüzlerce konser verdi. 70 yaşında hayata veda ettiğinde hiçbir zaman geri çevirmediği hayır konserleriyle de adından söz ettirdi.
FAZIL SAY(d. 14 Ocak 1970, Ankara)

Klasik batı müziği piyanisti ve besteci.
14 Ocak 1970’te Ankara’da dünyaya geldi. Babası, yazar, edebiyatçı ve müzikolog Ahmet Say, annesi eczacı Ayşe Gürgün Özsoyeller’dir. Aynı ismi taşıdığı dedesi Fazıl Say Rosa Luxemburg’un Spartakusbund direniş ekibindeydi.[4] 4 yaşında babası ve annesi boşandı. Dudak damak yarığı ile dünyaya gelen Say, bebeklik döneminde bir ameliyat geçirdi ve yarık dudağı dikildi. Doktorunun üflemeli çalgı çalması önerisi üzerine melodika çalmaya başladı.[5]
Dört yaşında piyanoya başlayan Say, Ankara Devlet Konservatuvarı’nda Üstün Yetenekli Çocuklar için Özel Statüde öğrenim görerek 1987’de konservatuvarın piyano ve kompozisyon bölümlerini tamamladı. Çalışmalarını Alman bursuyla Düsseldorf Müzik Yüksek Okulu’nda sürdürdü. 1991’de konçerto solisti diplomasını alırken, 1992’de Berlin Tasarım Sanatları ve Müzik Akademisi’nde piyano ve oda müziği öğretmenliğine getirildi.
TULUYHAN UĞURLU (d. 15 Kasım 1965, İstanbul)

Piyanisti ve besteci.
Yeteneği 4 yaşında keşfedildi ve aynı yıl İstanbul Belediye Konservatuvarı piyano bölümüne kabul edildi. 7 yaşında devlet tarafından açılan Harika Çocuklar Sınavını kazanarak yurt dışında yüksek müziği eğitimi yapmaya hak kazandı. Lise ve konservatuvarın ardından eğitimini Viyana Müzik Akademisi’nde tamamladı.
EMRE YAVUZ(d. 1990, İzmir)

1990 yılında doğan Emre Yavuz, 6660 sayılı Güzel Sanatlarda Fevkalade İstidat Gösteren Çocukların Devlet Tarafından Yetiştirilmesi Hakkında Kanun’dan faydalanarak, yurt dışında eğitim almaya giden son sanatçıdır. Emre Yavuz söz konusu kanundan faydalanarak müzik kariyerine 1998 yılında Kamuran Gündemir ile Hacettepe Üniversitesinde başladı. Sanatçı ilk ödülünü, en iyi çağdaş yorumcu dalında Ukrayna’ da 11 yaşındayken aldı.Sanatçı 4. Uluslararası Rosario Marciano Piyano Yarışmasındaki ilk ödülünü ‘olağanüstü sanatçı kişilik’ sıfatıyla Viyana’ da aldı. Lise yıllarında Fazıl Say ve Sanem Berkalp ile Bilkent Üniversitesinde kompozisyon üzerine çalıştı. Gürer Aykal, İbrahim Yazıcı, Rengim Gökmen gibi sanatçıların yönetiminde, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, İzmir, Bursa, Antalya, Bilkent Senfoni Orkestraları, Borusan Filarmoni Orkestraları ile Mozart, Chopin, Tchaikovsky ve Rachmaninoff ‘ un eserlerini çaldı. Müzik alanında üstün ve özel yeteneğe sahip çocukların eğitimi hakkındaki görüşlerini aldığımız sanatçı, çalışmalarına günümüzde Viyana’ da devam etmektedir.
XXXXX
TARİHE GEÇEN TÜRK KADIN SPORCULAR
“İnsanlığın başlangıcından bu yana kadınlar; lider olma, dünya üzerinde fark yaratma yeteneğine ve kesinlikle hırsına sahip. İşte bu yüzden bunca yıl erkeklerin domine ettiği dallarda, kadınların başarılı olduğunu görmek büyük bir gurur. Özellikle de spor gibi erkeklerin egemen olarak görüldüğü bir alanda bomba etkisi yaratan kadınların ön plana çıkması bunu daha da değerli kılıyor.
Bu listede göreceğiniz kadınlar sporda dalga etkisi yaratarak erkekleri gölgede bırakıp, sadece bizlere değil bu alanda başarı sağlamak isteyen kadınlara da ilham kaynağı olmaya devam eden isimlerden sadece birkaç örnek…”
Bengisu Avcı,
Ultra-Maraton Yüzücüsü ve Antrenör

1996 İzmir doğumlu Bengisu Avcı, Türkiye’nin uluslararası açık su yüzücülüğündeki öncü isimlerinden. 2011’de Açık Su Milli Takımı’na girerek başladığı kariyerinde, 2018’de Manş Denizi’ni, 2022’de Catalina Kanalı’nı, 2023’te Cebelitarık Boğazı’nı, 2024’te ise Cook ve Molokai Boğazlarını geçti. Molokai Kanalı’nı 12 saat 10 dakikada tamamlayarak bu parkuru geçen ilk Türk ve Avrupa’nın en hızlı kadını oldu.
Son olarak Japonya’daki Tsugaru Kanalı’nı da yüzerek geçen Avcı, dünyanın en zorlu yedi açık su parkurundan oluşan Oceans Seven’ı tamamlayan ilk Türk sporcu olarak tarihe geçti. Manş’tan Tsugaru’ya uzanan bu olağanüstü yolculukta, pek çok rekora ve ilke imza attı.
Zeynep Sönmez
Milli Tenisçi

2002 yılında İstanbul’da, Artvin Arhavi kökenli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen milli tenisçi Zeynep Sönmez, tenisle 6 yaşında tanıştı. Genç yaşlarda gösterdiği yetenek ve kararlılıkla Türkiye’nin en önemli tenis umutlarından biri haline geldi. Ailesinin ve çevresinin desteğiyle erken yaşta uluslararası arenaya adım atan Zeynep, kısa sürede hem milli takımın hem de dünya tenisinin dikkatle izlediği isimlerden biri oldu.
2024 yılında Roland Garros ve Avustralya Açık gibi prestijli Grand Slam turnuvalarında elemeleri geçerek ana tabloya yükselme başarısı gösterdi. Aynı yıl Meksika’daki Merida Open turnuvasını kazanarak WTA düzeyinde kariyerinin ilk şampiyonluğunu elde etti. Bu tarihi zafer, onu dünya sıralamasında ilk 100’e giren ikinci Türk kadın tenisçi yaptı.
2025 yılı Zeynep için başka bir dönüm noktası oldu. Wimbledon’da mücadele eden genç raket, ilk turda Jaqueline Cristian’ı, ikinci turda ise dünya 32 numarası Wang Xinyu’yu mağlup ederek 3. tura yükseldi. Bu başarısıyla Open Dönemi’nde Grand Slam 3. turuna yükselen ilk Türk kadın tenisçi olarak tarihe geçti. Üçüncü turda Rus Ekaterina Alexandrova’ya karşı sergilediği mücadele, uluslararası basında da geniş yankı buldu.
Wimbledon’daki performansıyla büyük beğeni toplayan Zeynep Sönmez, özellikle sahadaki özgüveni, agresif oyun tarzı ve taktiksel zekâsıyla öne çıkıyor. 2025 sezonu itibarıyla WTA tekler sıralamasında kariyerinin en iyi derecesi olan 72. sıraya kadar yükseldi. Aynı zamanda ITF ve WTA turnuvalarında kazandığı başarılarla istikrarlı bir grafik çiziyor.
Milli takımda da önemli bir figür haline gelen Zeynep, Billie Jean King Kupası’nda Türkiye adına çıktığı maçlarda 5 galibiyet elde etti ve milli formayı büyük bir gururla taşıyor. Çiftler kategorisinde de aktif olan genç sporcu, kariyerinde 584. sıraya kadar yükseldi.
Zeynep Sönmez yalnızca bir sporcu değil; aynı zamanda Türkiye’nin gençlerine sporun gücünü, azmini ve disiplinini aşılayan bir rol model. Kendi ifadesiyle çocukken top toplayıcı olarak izlediği maçların bir gün kahramanı olabileceğine inanıyordu – ve bugün o hayali gerçekleştirmiş bir sporcu olarak, Türkiye spor tarihine adını altın harflerle yazdırmaya devam ediyor.
Aysu Türkoğlu
Açık Su Yüzücüsü

Aysu Türkoğlu, milli yüzücü ve açık su branşında Türkiye’nin genç yeteneklerinden biri. 2 Mayıs 2001’de Bodrum’da doğan Türkoğlu, Ege Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Antrenörlük Bölümü’nde eğitimine devam ediyor. Yüzmeye 7 yaşında başlayan Türkoğlu, 14 yaşında açık su yüzme branşına yöneldi ve bu alanda önemli başarılar elde etti.
İlk uluslararası başarısını 6 kilometrelik Aquamasters yarışında kadınlar klasmanında birinci olarak kazanan Türkoğlu, Manş Denizi‘ni 2022 Temmuz’da 16 saat 28 dakikada, Kuzey Kanalı‘nı 2023 Ağustos’ta 11 saat 48 dakika 19 saniyede, Cook Boğazı‘nı Mart 2024 yılında -hava şartları nedeniyle- gece yüzerek geçen Aysu Türkoğlu, yine 2024 yılında 11 saat 36 dakikada Catalina Kanalı’nı, 2025 yılında ise Kaiwi Kanalı’nı 50 km boyunca ters akıntıya karşı 21 saatte geçerek hayallerinin peşinden gitmeye devam ediyor.
Şahika Ercümen
Milli Serbest Dalışçı

Dünya rekortmeni ve serbest dalış milli takım sporcusu Şahika Ercümen, Türkiye’nin ilk kadın serbest dalış eğitmeni olarak, 1998’den bu yana katıldığı yüzme ve sualtı sporları müsabakalarında 100’ün üzerinde madalya kazandı. Kendi alanında hem Türkiye hem de dünya rekorlarına imza atan sporcu, sualtında sınırları zorlamaya devam ediyor.
2011’de Avusturya’da buzaltı yatay dalış, 2014’te Kaş’ta paletsiz değişken ağırlıkla 91 metre dalış, 2019’da Mersin’de Gilindire Mağarası’nda paletsiz tek nefeste 100 metreye dalış gibi birçok dünya rekorunu gerçekleştirdi. 2023’te Bahamalar’daki Dünya Serbest Dalış Kupası’nda sabit ağırlıkla 100 metreye inerek bir ilke imza attı.
Milli sporcu ve serbest dalış dünya rekortmeni Şahika Ercümen, iklim krizine dikkat çekmek amacıyla 1637 metre derinliğindeki Baykal Gölü’ne dalış yaptı. Buzun altına tek nefeste 50 metre dalan Ercümen, buzulların erimesine ve iklim değişikliğinin etkilerine dikkat çekti. Birleşmiş Milletler tarafından 21 Mart Dünya Buzul Günü ilan edilirken, 2025 yılı “Uluslararası Buzulların Korunması Yılı” olarak belirlendi. Bu dalış, iklim değişikliğiyle mücadelede daha fazla eylem çağrısı yapıyordu.
Şahika Ercümen’in son rekoru ise Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yılına özel Hatay’da 106 metreye yaptığı dalış oldu. Şahika Ercümen, bu başarısıyla Sırbistanlı Lena Balta’nın paletsiz değişken ağırlık kategorisindeki 105 metre dünya rekorunu kırmayı başardı ve yeni bir rekora da imza attı.
Busenaz Sürmeneli
Milli Boksör

1998 yılında Trabzon’da dünyaya gelen Fenerbahçeli milli boksör Busenaz Sürmeneli, adını ilk kez 2019 yılında Rusya’nın Ulan-Ude kentinde düzenlenen AIBA Dünya Kadınlar Boks Şampiyonası’nda altın madalya kazanarak duyurdu. Ancak onu sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada tanınan bir sporcu haline getiren asıl başarısı, 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları’nda kazandığı altın madalya oldu. Busenaz, Türkiye’ye kadınlar boks tarihinde ilk olimpiyat altın madalyasını kazandırarak tarihe geçti.
Başarılarına her geçen yıl bir yenisini ekleyen milli sporcu, Sırbistan’da düzenlenen Büyük Kadınlar Dünya Şampiyonası’nda 66 kiloda ringe çıktı ve üçüncü kez dünya şampiyonu olarak tarihi bir başarıya daha imza attı. Çeyrek finalde Slovak boksör Tamara Kubalova’yı, yarı finalde ise ev sahibi Sırbistanlı Anastasija Lukajic’i mağlup eden Busenaz, finalde Özbek rakibi Navbakhor Khamidova’yı 5-0’lık skorla yenerek altın madalya kazandı. Böylece, 2019 ve 2022’den sonra 2025 yılında da dünya şampiyonu olmayı başardı ve Türkiye’ye Sırbistan’da düzenlenen şampiyonadaki ilk altın madalyasını kazandırdı.
26 yaşındaki Busenaz Sürmeneli, dünya şampiyonluklarının yanı sıra Avrupa, Avrupa Oyunları ve Akdeniz Oyunları’nda da birer altın madalya kazanarak Türkiye’nin kadın boksundaki en büyük yıldızlarından biri haline geldi.
Yağmur Ergün
Milli Serbest Dalışçı

Yağmur Ergün, 1994 doğumlu, serbest dalışta Türkiye’yi uluslararası arenada başarıyla temsil eden bir sporcu. 2001-2010 yılları arasında profesyonel olarak yüzdükten sonra, 2021 yılında serbest dalışa yöneldi ve kısa sürede büyük başarılara imza attı.
2023 yılında Ankara’da düzenlenen Türkiye Serbest Dalış Şampiyonası’nda paletsiz dinamik branşında 131 metre dalarak Türkiye rekoru kırdı. Aynı yıl Mısır’daki AIDA Freediving World Cup’ta Şahika Ercümen’e ait olan rekoru geçerek 58 metre dalışıyla dünya şampiyonluğu kazandı.
2024 Türkiye Şampiyonası’nda 141 metre ile kendi rekorunu geliştiren Ergün, dinamik tek paletli branşta tek nefeste 220 metre dalarak 11 yıldır kırılamayan rekoru egale etti ve dünyada ilk üç sporcu arasına girdi. Spor kariyerinin yanı sıra bankacılık alanında da çalışan Ergün, serbest dalışta Türkiye’nin en başarılı sporcularından biri olarak adını tarihe yazdırdı.
2025 yılında ise The World Games Series’in ikinci ayağı için dünyanın en iyi 8 kadın serbest dalışçısı arasına seçildi. 28-30 Mart tarihleri arasında Çin’in Chengdu şehrinde düzenlenecek olan bu prestijli yarışmada Türkiye’yi temsil edecek olmanın gururunu yaşıyor. The World Games 2025’in bir parçası olan bu organizasyon, dünyanın en iyi sporcularıyla aynı sahnede yer almasına olanak tanıyor.
Bugüne kadar pek çok başarıya imza atan Ergün, bu büyük yarışa hazırlanırken sadece en iyi performanslarını değil, karşılaştığı zorlukları da paylaşarak serbest dalışın her yönünü gözler önüne seriyor. Onun için her deneyim bir öğrenme süreci ve önemli olan, suya olan sevgisini daima koruyabilmek.
Melisa Vargas
Milli Voleybolcu

Melissa Vargas, 1999 doğumlu, yetenekli bir voleybol oyuncusu. Sporcu bir aileden gelen Vargas, küçük yaşta voleybola başladı ve ulusal takıma seçilmesiyle kariyerinde büyük bir sıçrama yaptı.
2023 CEV Kadınlar Avrupa Voleybol Şampiyonası’nda 121 km/h hıza ulaşan servisiyle rekor kıran Vargas, aynı yıl Türkiye Kadınlar Voleybol Ligi’nde en değerli oyuncu (MVP) seçildi. Eczacıbaşı VitrA ve Fenerbahçe’deki performansıyla birçok bireysel ödül kazanan oyuncu, Voleybol Milletler Ligi’nde de en değerli oyuncu unvanını aldı.
2024 Paris Olimpiyatları’nda Hollanda karşısında 30 sayı atarak, Olimpiyat tarihinde bu barajı aşan 12. oyuncu oldu. Vargas, güçlü smaçlarıyla voleybol dünyasında iz bırakan bir oyuncu olmayı başardı.
Ayşe Begüm Onbaşı
Aerobik Jimnastikçi

Ayşe Begüm Onbaşı, aerobik jimnastikte dünya çapında başarılar elde eden milli sporcu. 9 Aralık 2001’de Akhisar, Manisa’da doğan Onbaşı, 3 yaşında jimnastiğe başladı ve 7 yaşında profesyonel sporcu oldu. İlk kez 11 yaşında milli takıma giren genç sporcu, kariyeri boyunca farklı yaş kategorilerinde 60’tan fazla madalya kazandı.
Dünya çapındaki ilk başarısını 12-14 yaş kategorisinde dünya üçüncüsü olarak elde eden Ayşe Begüm Onbaşı, 2016 yılında Güney Kore’de düzenlenen ’14. Dünya Aerobik Jimnastik Şampiyonası’nda 15-17 yaş kategorisinde altın madalya kazandı. 2019 yılında ise Portekiz’in Cantanhe şehrinde düzenlenen Aerobik Cimnastik Dünya Kupası’nda, ilk kez büyükler kategorisinde yarışarak altın madalya kazandı.
Olimpiyatlara hazırlık sürecine başlayan Onbaşı, kazandığı başarıların ardından hedeflerini büyüttüğünü ve çalışmaya devam edeceğini dile getirdi.
Öznur Cüre Girdi
Paralimpik Okçu

1997 doğumlu olan Öznur Cüre Girdi, Paris’te düzenlenen 2024 Paralimpik Oyunları’nda sıralama atışlarında 704 sayı ile dünya ve paralimpik rekoru kırdı. Böylece kadınlar makaralı yay finalinde altın madalya kazandı. Paralimpik okçulukta 16 yıl sonra Türkiye’ye altın madalya kazandıran Öznur Cüre Girdi, 2020 yılında Tokyo’da düzenlenen Yaz Paralimpik Oyunları’na da katılmıştı. Burada bireysel bileşik açık ve karma takım bileşik etkinliklerinde yarıştı; takım açık kategorisinde gümüş madalya kazandı.
Başarıları
- 2021 yılında Dubai’de düzenlenen 7. Fazza Uluslararası Para Okçuluk Turnuvası’nda dördüncü oldu.
- 2022 Para Okçuluk Dünya Şampiyonası’nda takım arkadaşı Sevgi Yorulmaz ile birlikte Makaralı Yay Kadın Çiftler kategorisi yarıştı. Sıralama atışları sonucunda 1344 puanla dünya rekorunu kıran takım, altın madalya kazanarak dünya şampiyonu oldu.
- Çekya’da düzenlenen 2023 Para Okçuluk Dünya Şampiyonası’nda kadınlar makaralı yay finalinde Hint Sheetal Devi’yi 140-138 yenerek altın madalya kazandı.
Trafik kazası sonucu belden aşağısı felç olan Öznur Cüre, “Benim gibi felçli olan Bahattin Hekimoğlu’nun davetiyle başladığım okçuluk sayesinde milli sporcu oldum, liseyi bitirdim ve üniversiteyi kazandım” diyor.
Zehra Güneş
Milli Voleybolcu

She’s Mercedes elçisi Zehra Güneş, voleybol hayatına 12 yaşında başladı ve 15 yaşındayken 2. Lig takımlarından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde bir sezon kiralık olarak forma giydi. Aynı sezon hem PAF takım hem de genç takımda Türkiye şampiyonluğu yaşadı. Tokyo Olimpiyatları’nda tüm dünyaya büyük heyecan yaşatan mili voleybol takımında en iyi orta oyuncu olarak adını tarihe altın harflerle yazdıran Zehra Güneş son olarak Uluslararası Voleybol Federasyonu (FIVB) Kadınlar Dünya Kulüpler Şampiyonası’nda VakıfBank formasıyla 5 kez şampiyon oldu.
Başak Mireli
Yelkenci

Atlantik Okyanusu’nu tek başına geçen Başak Mireli adını tarihe yazdırmayı başaranlardan. 24 gün boyunca yelkenlisiyle okyanusta yolculuk yapan Başak Mireli, kurumsal hayatın ardından yelkene başlayanlardan. Denizde olmanın verdiği mutluluk hissiyle kariyerinde değişim yapan Mireli’nin gurur verecek başarılarını bekliyoruz.
Ebrar Karakurt
Milli Voleybolcu

U18 Avrupa Şampiyonası’nın en iyi smaçörü unvanına sahip olan Ebrar Karakurt, voleybola 12 yaşında VakıfBank Spor Kulübü’nde başladı. Pasör çaprazı olarak sahada rol alan Ebrar, VakıfBank formasıyla iki yıl üst üste hem yıldızlar hem de gençler kategorisinde Türkiye şampiyonluğu yaşadı. 2023 yılında Avrupa Kadınlar Voleybol Şampiyonası’nda “En İyi Smaçör” seçilen ve 2023-24 Rusya Ligi’nde “En Değerli Oyuncu” (normal sezon) unvanını kazanan Ebrar, şu anda Rusya Ligi’nin güçlü takımlarından Lokomotiv Kaliningrad’da forma giymeye devam ediyor.
2024 Paris Olimpiyatları’nda Türkiye Kadın Milli Voleybol Takımı’nın bir parçası olarak mücadele eden Ebrar, takımın en önemli oyuncularından biri olarak öne çıkıyor. Lokomotiv Kaliningrad formasıyla da başarılı performanslar sergileyen Ebrar, Rusya Şampiyonası çeyrek finallerinde Stroitel Minsk’e karşı %69’luk hücum yüzdesi ile 26 puan kaydederek büyük beğeni topladı.
Eda Erdem Dündar
Milli Voleybolcu

Voleybol kariyerine Beşiktaş JK altyapısında başlayan Eda Erdem Dündar, üst üste 4. kez Şampiyonlar Ligi’nde “En İyi Orta Oyuncu” seçilerek bu unvanı üst üste kazanan tarihteki ilk voleybolcu oldu. 2021 yılında Uluslararası Voleybol Federasyonu (FIVB) tarafından ‘Tarihin En İyi 100 Oyuncusu’ listesine seçilen Eda Erdem, 2023 yılı millî takım sezonunda da büyük başarılara imza attı. A Milli Kadın Voleybol Takımımız, onun kaptanlığında Milletler Ligi Şampiyonluğu, Avrupa Şampiyonluğu ve Dünya Kupası adıyla oynanan Olimpiyat Elemelerinde kazandığı kupalarla 3 kupa birden kazanarak tarih yazdı.
Hatice Akbaş
Milli Boksör

Uzun yıllar süren çabalarının sonucu 54 kiloda altın madalya kazanan Hatice Akbaş, henüz dokuz yaşındayken boks ile tanıştı. Kazandığı şampiyonlukla birçok kişiye umut veren boksör, şampiyonluklar kazandığı bu sporu ailesi sayesinde tanımış ve onlardan öğrenmiş. Hatice Akbaş’ın boksa başlama hikayesi ise Aamir Khan’in Dangal filmiyle benzetiliyor.
Sümeyye Boyacı
Milli Yüzücü

Altın madalyalı paralimpik yüzücü Sümeyye Boyacı kariyeriyle rol model olmaya aday sporculardan. Dünya Paralimpik Yüzme Şampiyonası 2’ncisi Sümeyye Boyacı, akvaryumda gördüğü balıkların kolları olmadan yüzebilmesinden etkilenerek 2008’de yüzmeye başladı. “Kollarım olmayabilir ama kimsenin görmediği kanatlarım var” sözleriyle herkese ilham veren milli yüzücü 2020 yılında Barbie’nin ‘rol modelleri’ serisine katıldı. Son olarak Tokyo olimpiyat oyunlarını 4. sırada tamamladı.
Naz Arıcı
Artistik Buz Pateni Sporcusu

Buz pateni alanında dünya şampiyonlukları olan Naz Arıcı‘nın spor alanındaki başarıları çok yakın bir arkadaşını kaybetmesiyle başlıyor. 1982 doğumlu olan Naz Arıcı, 29 yaşında başladığı buz pateninde bugün beş dünya şampiyonluğu olan bir isim.
Şennur Demir
Milli Boksör

Dünya Global Boks Şampiyonası’nda altın madalya kazanan Şennur Demir +81 kiloda yarışanlardan. Kick boksa başladıktan sonra günden güne kendini geliştiren Şennur Demir bugün tüm boksörlerin izlediği isimlerden biri olmayı başaranlardan. Boks kariyerine devam eden sporcunun bir diğer kariyeri de beden eğitimi öğretmenliği.
Nevriye Yılmaz
Milli Basketbolcu

Kadın basketbolunun en kariyerli isimlerinden birisi olan Nevriye Yılmaz, Türkiye’deki kulüp takımlarıyla yakaladığı başarıların yanı sıra milli formayla da önemli şampiyonalara imza attı. 2011 Avrupa Kadınlar Basketbol Şampiyonası’nda gümüş madalya kazanarak kadın basketbol tarihindeki en büyük başarıya ulaşan Ay Yıldızlı takımın kaptanlığını yapan Nevriye Yılmaz, gösterdiği performansla turnuvada en iyi 5`e de girdi.
Tuğba Danışmaz
Milli Atlet

Türkiye’ye ilk kez Avrupa salon şampiyonluğunu getiren Tuğba Danışmaz, Türkiye rekorunu kıran bir atlet. Üç adım atlamada kendine ait rekoru kırarak Avrupa şampiyonu olan Tuğba Danışmaz bu başarısıyla Türkiye’ye altın madalyayı getirdi.
Yasemin Ecem Anagöz
Milli Okçu

23 yaşındaki genç okçu Yasemin Ecem Anagöz, profesyonel olarak uluslararası okçuluk kariyerine 2013 yılında başladı ve Eylül 2021’den bu yana dünya sıralamasında 15. sırada bulunuyor. Tokyo’da düzenlenen olimpiyat oyunlarında sadece kendi alanında değil, takım arkadaşı Mete Gazoz ile birlikte de Türkiye’nin nefesini tutup izlediği sporculardan biri… Yasemin Ecem Anagöz önümüzdeki müsabakalarda da bir hayli konuşulacak ve bunun için biz de heyecanla bekliyor olacağız.
Yasemin Adar
Milli Güreşçi

Yasemin Adar, Avrupa ve dünya şampiyonalarında Türkiye’ye altın madalyalar kazandırdı. Son olarak Tokyo’da gerçekleştirilen Olimpiyat Oyunları’nda 76 kiloda Kırgızistan’dan Aiperi Medet Kyzy’i tuşla yenerek bronz madalya kazanarak ülkemize büyük bir gurur yaşattı. Adar, Tokyo Olimpiyatları’nda aldığı bronz madalya ile Türk güreş tarihinde olimpiyat madalyası kazanan ilk kadın güreşçi olma unvanını elde etti.
Çağla Büyükakçay
Tenisçi

Tenis izlemesi en keyifli ve genelde çekişmeli geçerek büyük heyecan yaratan spor dallarından biri… Çağla Büyükakçay da bu spor dalının sadece yurt dışında değil ülkemizde de ne kadar popüler olabileceğini kanıtlayan tenisçilerden. 2016 Fransa Açık Tenis Turnuvası ön elemelerinde başarılı olarak Grand Slam turnuvalarında tek kadınlarda boy gösteren ilk Türk kadın tenisçi olan Çağla Büyükakçay, Rio`daki 2016 Olimpiyat Oyunları`na katılmaya hak kazanıp olimpik seviyede de Türkiye`yi temsil eden ilk tenisçi olarak tarihe geçti.
Buse Naz Çakıroğlu
Milli Boksör

Milli boksörlerimizden biri olan Buse Naz Çakıroğlu üst üste başarılara imza atan sporculardan. 2020 Tokyo Olimpiyatları’ndan gümüş madalya ile ayrılan sporcu Avrupa Kadınlar Boks Şampiyonası’nda ise altın madalyayı elde etti.
İpek Soylu
Tenisçi

Tenisle 6 yaşında tanışan İpek Soylu, kariyerine 10 yaşında katıldığı Romanya turnuvası ile başladı. 2012 yılında Wimbledon‘da gençler kategorisinde mücadele eden Soylu, aynı turnuvada gençler kategorisi ana tabloda oynayan ilk Türk kadın tenisçi olma başarısını gösterdi. Daha sonra 2014 Amerika Açık Tenis Turnuvası’nda çift kızlar kategorisinde İsviçreli takım arkadaşı Jil Belen Teichmann ile birlikte çıktıkları final maçında Belarus Vera Lapko ve Slovak Tereza Mihalíková çiftine karşı şampiyonluğun sahibi oldu. İpek Soylu bu sonuçla Türk tenis tarihinde Grand Slam turnuvalarında bir kategoride şampiyon olan ilk Türk sporcu unvanına sahip olmuştur. İki sene sonra ise 2016 Fransa Açık Tenis Turnuvası’nda Çağla Büyükakçay’dan hemen sonra ana tabloya kalmayı başaran ikinci Türk kadın tenisçi oldu.
Göksu Üçtaş Şanlı
Artistik Jimnastikçi

Göksu Üçtaş Şanlı, olimpiyat oyunlarında Türkiye’yi jimnastik alanında temsil eden ilk kadın sporcu unvanını taşıyor. Göksu Üçtaş Şanlı, 2009 yılında Akdeniz Oyunları atlama masasında gümüş madalya aldı ve Türkiye’ye bu dalda ilk madalyayı kazandıran isim oldu.
Nur Tatar
Olimpik Tekvandocu

Nur Tatar henüz 15 yaşındayken ilk madalyasını kazanan milli tekvandocumuz. Genç yaşta 2 defa Avrupa Küçükler Şampiyonu olan ve Avrupa’da A Sınıfı turnuvalarında altın madalyalar kazanan Nur Tatar, 2013 yılından günümüze kadar gelen süreçte ülkemize gümüş, bronz ve altın madalyalarıyla döndü. Tokyo 2020 olimpiyatlarında ringe çıkan Nur Tatar kısa bir ayrılıktan sonra yeniden tekvandoya geri döndü.
Nazmiye Muslu Muratlı
Paralimpik Halterci

Ailesi ve yakın arkadaşının cesaretlendirmeleriyle spora 2004 yılında başlayan Nazmiye Muslu Muratlı, 2010 yılında ise Seydişehir’de düzenlenen Türkiye Bedensel Engelliler Halter Şampiyonası’nda 44 kg’da 110 kg kaldırmasıyla Türkiye rekorunu kırmayı başardı. Daha sonra ise Rio 2016 Paralimpik Oyunları’nda halterde 104 kilo kaldırarak dünya rekoru kırdı ve Türkiye’ye altın madalya kazandırdı, ayrıca Paralimpik’te üst üste altın madalya kazanan ilk Türk sporcu oldu.
ÜNLÜ TÜRK BALERINLER VE BALETLER
Geçmiş balerinler hakkında bilgi sahibi olmak belki egzersizlerinize doğrudan fayda sağlamaz ama Türkiye’nin ilk balerini ve baletinin gittikleri yolları görmek hem geleceğinizi planlamanız hem de yaşam öykülerinden ilham almanız için oldukça faydalı olabilir. Üstelik ülkemizin bale tarihi hakkında bilgi edinmek de Türkiye’de kültür ve sanat dünyası hakkında fikir edinmenizi sağlayabilir.
Gelin, Türkiye’nin ilk balerini ve baleti kimmiş birlikte bakalım. Ardından dünyaca ünlü bale gösterilerinde rol almış ünlü Türk balerinler ve baletler hakkında bilgi verecek, balenin ülkemizden yetişen kuğularını yakından tanıyacağız…
Ankara Devlet Opera ve Balesi Türkiye’nin İlklerini Yetiştirdi!
Türkiye’nin ilk bale okulu olan ve Dame Ninette de Valois’in de ülkemize davet edilerek kurulması sağlanan Ankara Devlet Opera ve Balesi, Türkiye’nin ilk balerini ve baletini yetiştirerek ülkemizin kültür ve sanat dünyasına kazandırdı. Bu açıdan ülkemizin bale tarihinde büyük bir öneme sahip olan okul, günümüzde de ünlü Türk balerinler yetiştirmeye devam ediyor. Ancak gelin önce ilk mezunlarına göz atalım:
Türkiye’nin İlk Balerini: Meriç Sümen – Bolşoy Balesinin İlk Yabancı Prima Balerini!
Ankara Devlet Opera ve Balesi’nden mezun olan Meriç Sümen, Türkiye’nin ilk balerini. İlk olarak Sofya Devlet Balesi’nde rol almaya başlayan ilk balerinimiz 1972 yılından itibaren Moskova Bolşoy Balesi’nde dört defa rol aldı ve en son 1982 yılında prima balerin olarak sahneye çıktı. Bunun dışında Leningrad, Kiev, Minsk, Riga, Odessa gibi Sovyet kentlerinin yanı sıra Danimarka’dan Polonya’ya Japonya’dan İngiltere’ye kadar dünyanın farklı bale sahnelerinde dans etti. Devlet sanatçısı ünvanına da sahip olan Türkiye’nin ilk balerini, 62 yaşında emekli oldu…
Türkiye’nin İlk Baleti: Engin Akaoğlu – Geleceğin Dansçılarını Yetiştiren İsim
Meriç Sümen’le aynı yıllarda Ankara Devlet Opera ve Balesi’nden mezun olan Türkiye’nin ilk baleti Engin Akaoğlu, okulun da kurucularından olan Dame Ninette de Valois’in davetiyle İngiliz Kraliyet Bale Akademisi’nde bale eğitmenliği eğitimi aldı ve ardından ülkemize dönerek geleceğin dansçılarını yetiştiren en önemli isimlerden biri haline geldi. Günümüzde İzmir Devlet Opera ve Balesi’nde eğitmen olarak kariyerini sürdüren Türkiye’nin ilk baleti Engin Akaoğlu, çoğu ülkemizde olmak üzere birçok oyunda sahne aldı…
Ülkemizin Yetiştirdiği Kuğular: Ünlü Türk Balerinler ve Baletler
Türkiye’de ünlü balerinler ve baletler söz konusu olduğunda birçok insanın aklına Tan Sağtürk’ün geldiğini kabul etmek gerekiyor. Daha medyatik bir isim olduğu için popüler olmasını doğal karşılamak gerekse de ülkemizde bale tutkusuyla öne çıkan tek isim o değil. İşte bale tarihimizde isimleri öne çıkan ünlü Türk balerinler ve baletler:
- Barış Dilaver
- Alev Baymur
- Duygu Aykal
- Erdinç Dinçer
- Gülcan Tunççekiç
- Mehmet Balkan
- Mazlum Çimen
- Nazlı Deniz Kuruoğlu
- Rezzan Ürey
- Sait Sökmen
- Tanju Tüzer
- Özge Ulusoy
- Sanem Çelik
XXXXX
Burada verdiğim örnekler öyle veya böyle önleri kesilmeye çalışılsa da olanaksızlıklara karşı savaşım veren ve üstün çabalarıyla başarıdan başarıya koşan on binlerce başarılı gencimizden sadece bir avuç kadarı.
Tarihten verdiğim örnekler de bu başarıların tesadüfi olmadığını göstermektedir. Daha da gerilere gidebiliriz. Örneğin,
- Ali Kuşçu (1403-1474), matematikçi, astronom, fizikçi, teolog, filozof
- Fethullah Şirvani (1417-1498), matematikçi, astronom, fizikçi ve coğrafya bilgini
- Matrakçı Nasuh (1480-1564), matematikçi, kartograf, coğrafyacı, minyatürcü, mucit, denizci, ressam, mekanik bilimci
- Sabuncuoğlu Şerafeddin (1385-1468), doktor ve cerrah
Daha yazarlarımız ve şairlerimizin hiçbirinden söz etmedim. Zira edebiyatçılarımız öylesine engin bir okyanus ki dalarsak bir daha çıkamayız.
Şimdi aklıma geldi, acaba kaçımız ilk Türk kadın jet pilotu Leman Bozkurt Altınçekiç’in (10 Mart 1932, Sarıkamış– 4 Mayıs 2001, İzmir) varlığından haberdar? Üstelik de bu pilotumuz aynı zamanda NATO kuvvetlerinin de ilk ve uzun zaman boyunca tek kadın jet pilotu oldu.
Araştırırsanız daha bir sürü isimle de karşılaşacaksınız. Günümüzde bilgiye ulaşmak istenildikten sonra bu çok kolay. Ama istemek gerek. Öyle havadan, bilgisiz, cahilce eleştiriler kimseye bir şey kazandırmaz tam aksine kaybettirir. Öncelikle o eleştirileri yapanlar kendilerine güvenlerini kaybederler. Bu basit gerçeğin bile farkında olmayan bu şaşkınlar artık biraz susup bilenleri dinleseler ve daha da önemlisi okuyup araştırsalar bu dünya çok daha güzel olacak. Ama bu öylesine yaygın bir hastalık ki bütün dünyayı sarmış durumda…
Her yerde herkes her şeyi biliyor…
NOT. Bu derleme bir iki saatime mal oldu! Bunu yaparken de birçok şey öğrendim. Kuvvetle önerilir…😉
[Üzerinde çalışıp bu hale getirmek biraz zaman aldı, ama tüm bunları araştırıp yalnızca okumak yarım saatinizi bile almaz…]
Emeğine sağlık çok önemli bilgiler