YALNIZLIĞI TATMAK ZORUNDASIN…


2 Nisan 2008 Çarşamba

Sevgi mi yoksa yalnızlık mı?

Bu soru niye?

Niye mi?

Ya birine bağımlı yaşayacaksın ya da bir başına…

Tercih senin…

İkisinin arasında bir yerlerde yaşamak o kadar zor ki… Ne kendini ne sevdiklerini tatmin edebiliyorsun… Ama o kadar safsın ki ikisini bir arada istiyorsun. İkisinden de kopamıyorsun… İkisini de çok ama çok arzuluyorsun…

Şu anda kopup gitmek istiyorsun tüm insanlardan, sevdiklerin dahil…

O güzelim yalnızlığı, o muhteşem sessizliği yaşamak istiyor ruhun…

Bir yandan da yaşamın çılgın coşkunluğuna bırakmak istiyorsun tüm bedenini…

Şu anda Carl Orff’un O Fortuna’sı arka planda çaldıkça bu istek daha da fazla dayatıyor kendisini… Coş, coş, coşarak yaşa…

Maalesef bir an duraksıyorsun ve klasik yaşamın baskılarını ve yüklerini omuzlarında hissediyorsun…

Nereye kadar?..

Mutlu mu olmak istiyorsun? Peki ama nasıl?

Önce sevdiklerini mutlu ederek mi mutlu olacaksın? Yoksa önce sen mi mutlu olmalısın ki onları mutlu edebilesin?

Bence kesinlikle ikinci şık doğru…

Önce sen mutlu olacaksın ki tüm sevdiklerin dahil dünyanı mutlu edebilesin. Bir virüs gibi, delilercesine yayacaksın o zaman sevgini ve içten dostluğunu…

İşta bunu yakalamak için,

Gelelim ilk sorunun yanıtına;

Önce yalnız kalacak ve gerçek sevgiyi bulacak sonra çevrene yayacaksın o sevgiyi…

Nasıl?

Demek ki sevgi sonra gelecek…

YALNIZLIĞI TATMAK ZORUNDASIN…

2 Nisan 2008