CORONA GÜNLERİ
Cezaevinden izinli olarak üçüncü kez çıkışım bugün…
Hedef belli, uzun zamandır aklımda olan Gökçeova Gölü (kimi yerde gölet olarak anılıyor). Ağla köyüne 13-14 km. mesafede, Sandras Dağı’nın tepesinde, 1750 metre deniz seviyesinden yüksekte bir havzada bulunuyor. Sandras Dağı’nın en yüksek tepesi olarak bilinen Çiçekbaba ise gölden biraz daha yukarıda, deniz seviyesinden 2295 m. yükseklikte. Daha önce de göle kadar araba ile gittiğimden Ağla köyünü geçtikten 6.5 – 7.0 kilometre sonra asfaltın bittiğini biliyordum. Google haritalardan kabataslak hesapladığım kadar 7 km’lik geri kalan mesafeyi yürümekti hedef.
Arabayı park ettim ve yürümeye başladım. Sürekli tırmanış olduğu için daha ilk 5 dakika içinde çuvallamaya başladım. 57 günün hareketsizliği ve üstüne konan kilolar anında kendini hissettirmeye başladı… Genelde güneş altında ve ara ara sert rüzgârların eşliğinde ilerliyorum. Bu sefer fotoğraf çekmeyi dönüşe bırakmaya kararlıyım. Zira dur kalk daha fazla yorulmasına neden oluyor insanın. Ağır ağır ilerliyorum ancak zorlanmaya da başladım. Önce seyir terasına ulaştım, ki o daha yolun başında imiş, sadece 1.5-2.0 km. Ancak kararlıyım, bu sefer belirlediğim hedefe ulaşacağım. Bir yandan da bir araç gelse de göle kadar atsa diye umut etmiyor da değilim hani… ;-)))
Sonunda göl göründü. Amacım bütün etrafını dolanmak ve fotoğraf çekmek yönünde idi fakat bitmiştim gerçekten ve üstelik sadece(!) 7 km. yürümüştüm. Kestirmeden göl kenarına doğru yürümeye başladığımda çalgı, eğlencenin gırla gittiğini duydum. Halbuki çıkarken bir tane araba görmüştüm ve o da aşağı iniyordu. Yaklaştım, 10-15 genç açmışlar müzik setinin sesini bangır bangır bağırttırıyorlar. Tabii demlenme de cabası… Yalnız bir yanları çok hoşuma gitti çocukların; yaşımı sorduklarında şaşırıp, “Abi, en fazla 55 gösteriyorsun”, demeleri ne kadar doğru insan olduklarının ipucunu veriyordu. ;-))))
Kendimi biraz zorlayarak, fotoğraf çekmeyi hayal ederek çıktığım için, birkaç kare yakaladım, ama gerçekten yorgunum!.. Tamam, genelde artık iniş ama yorgun olunca iniş te zor geliyor insana. Bu sefer gerçekten aşağıya doğru bir araba geçmesini istedim ama o da arabama çok yaklaştığım zaman karşıma çıktı. 2-3 km kalmıştı arabama. Zaten göle doğru gidiyordu. Bir-birbuçuk kilometre sonra ulaştığım musluğun yalağının kenarına bir 3-4 dakika oturdum ki ilk dinlenmemdi bu (yaptığım en büyük saçmalık, dinlenmeden yola devam…
Sürüne sürüne arabaya ulaştığımda midem bulanmaya başlamıştı; sanırım şiddetli rüzgar ve güneş biraz çarpmıştı. Geri manevra yapıp dönüş yoluna girdim ve Muğla yoluna gelene kadar vites boşta geldim… ;-))) Doğru mu yaptım, bilemiyorum… Şimdi bakalım o çektiğim 3-5 fotoğraf nasıl çıkmış!.. ;-))))
Not. Ortamda yetersiz ışık olunca kuş fotoğrafları böyle çıktı; makinenin yetersizliği!.. Artık bir sponsor çıkarsa yeni ve daha gelişmiş bir makine edinebilirim sanıyorum...
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=10158526176668734&id=600063733